Freud’un "Kitle Psikolojisi" teorisi, toplumsal yapıları anlamak için önemli bir referans kaynağı sunmaktadır. Freud, bu teorisini ilk olarak 1921’de yayımladığı “Kitle Psikolojisi ve Aynı Zamanda Genel Psikanaliz” adlı eserinde geliştirir. Bu teori, bireylerin toplumsal kitlelerle etkileşimlerinin psikolojik boyutlarını inceleyen bir perspektif sunar. Freud’a göre, bir grup insan bir araya geldiğinde, bireysel bilinçaltı süreçleri topluca işler ve bu da kitlenin toplumsal davranışlarını belirler. Ancak bu görüş, sadece 20. yüzyılın başlarındaki toplumsal yapılarla ilgili değil, günümüz toplumlarıyla da derin ilişkiler kurmakta ve yeni medya ortamlarının etkisiyle farklı bir boyut kazanmıştır.
Freud, bir topluluk içinde bireylerin psikolojik yapılarının değiştiğini ve bireysel bilinçaltının kitlenin ortak davranışlarına dönüşebileceğini belirtir. Ona göre, kitlenin kolektif bilinçaltı, bireylerin bireysel bilinçaltlarından çok daha güçlüdür ve kitlenin davranışlarını belirler. Bu fenomen, özellikle şu unsurlar üzerinden açıklanabilir:
Özdeşleşme (Identification): Bireyler, kitle ile özdeşleşerek kendi kimliklerini kitlenin kimliğiyle birleştirir. Bir kitleye ait olmak, birey için bir tür güven duygusu ve aidiyet hissi yaratır. Freud’a göre bu özdeşleşme, lider figürleri etrafında yoğunlaşır.
Liderin Etkisi: Freud, kitlenin lider tarafından yönlendirilmesini, bireylerin bilinçaltındaki derin arzuların ve güdülerin tetiklenmesiyle açıklar. Kitle, bir lider figürünü kendisinin bir parçası olarak görür ve onun ideolojilerini benimser. Bu durum, kitlenin irrasyonel davranışlar sergilemesine yol açabilir.
Grup Dinamikleri ve Kolektif İrrasyonellik: Kitleler, bireylerin normalde gösterebileceği rasyonel düşünme ve davranış biçimlerinden saparak kolektif irrasyonellik sergileyebilir. Freud’a göre, kitlenin içindeki bireyler kendi bilinçaltındaki içsel dürtülerini dışarıya yansıtarak, kitle içinde daha az sorumlu ve daha irasyonel hale gelirler.
Günümüz toplumsal yapıları, Freud’un kitle psikolojisi teorisinin geçerliliğini ve önemini güncel bir biçimde ortaya koymaktadır. Özellikle dijital medya ve küresel iletişim araçlarının hızla gelişmesi, kitle psikolojisini yeniden şekillendirmiştir. Bugün Freud’un teorisinin geçerliliği üzerine birkaç önemli noktaya değinebiliriz.
Sosyal medya platformları, Freud’un kitle psikolojisi teorisinin yeniden güncel bir biçimde canlanmasına neden olmuştur. Günümüzde Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal medya araçları, bireylerin topluluklar içinde “özdeşleşmesini” kolaylaştırır. İnsanlar, çevrimiçi topluluklarda duygusal bağlar kurar, grup aidiyetini hisseder ve kendilerini bir lider figürüne, bir ideolojiye veya bir gruba benzer bir şekilde bağlarlar. Bu süreç, bireylerin çevrimiçi kitlesel hareketlere katılımını arttırır ve kolektif davranışları tetikler. Freud’un belirttiği gibi, bireyler, grup kimliğini kendi kimliklerinin önüne koyarak, kişisel sorumluluktan kaçabilir ve kitle psikolojisinin etkisiyle daha az rasyonel davranışlar sergileyebilir.
Sosyal medya, Freud’un "kolektif bilinçaltı" fikrini günümüzde dijital bir platformda somutlaştırmaktadır. Örneğin, bir video viral hale geldiğinde, kitlenin ortak duygusal tepkileri hızla büyür. Bu, kitlenin bir lider figürüne veya popüler bir düşünceye kayıtsız şartsız bağlanmasının bir örneğidir.
Freud’un kitle psikolojisinde liderin rolü çok büyüktür. Günümüzde, popülist liderlerin ve karizmatik figürlerin toplumsal yapılar üzerinde oluşturduğu etki Freud’un teorisinin en güncel uygulamalarından biridir. Bu tür liderler, bireylerin duygusal ihtiyaçlarına hitap eder ve onları kitlesel hareketlere yönlendirirler. Freud’a göre, liderin güçlü bir kişiliği ve mesajı, bireylerin bilinçaltındaki güdüleri harekete geçirir ve onları topluluğun bir parçası olmaya teşvik eder. Bu süreç, özellikle seçim kampanyalarında, sosyal hareketlerde ve kriz zamanlarında görülmektedir.
Bunun bir örneği, son yıllarda popülerleşen popülist hareketlerin ve liderlerin yükselmesidir. Freud’un teorisinde tanımladığı gibi, liderler, kitlenin bilinçaltındaki korku, öfke ve endişeleri kullanarak kendilerine büyük bir bağlılık yaratırlar. Özellikle küresel krizler ve belirsizlik zamanlarında, bu tür liderlerin kitlesel desteği artar.
Freud, kitle psikolojisinin toplumsal hareketlerde, devrimlerde ve protestolarda büyük bir rol oynadığını belirtmiştir. Günümüzde de toplumsal hareketlerin bu psikolojik yapıları yeniden şekillendirdiğini görmekteyiz. Örneğin, #MeToo hareketi, Black Lives Matter gibi toplumsal hareketler, bireylerin ortak bir amaca yönelik kitlesel bir şekilde bir araya gelmesini sağlamaktadır. Bu tür hareketlerde, Freud’un söylediği gibi, kitlenin bilinçaltındaki ortak duygular, duygusal bağlar ve ortak öfke duygusu çok önemli bir rol oynar.
Bu hareketler, kitlelerin sesini duyurmak için topluluk hissi oluşturur ve bu da bireylerin kişisel sorumluluklardan uzaklaşarak, kitlenin bir parçası olmasına yol açar. Kitlelerin belirli bir ideolojiye ya da amaca yönlendirilmesi, kitlenin Freud’un tanımladığı şekilde bir "irrasyonel" davranış sergilemesine neden olabilir.
Freud’un teorisi, yalnızca yerel topluluklar için değil, küresel ölçekte de geçerlidir. Küreselleşme, kitle psikolojisini yalnızca yerel topluluklardan uluslararası bir düzeye taşıdı. Bugün, bir olayın tüm dünyada yankı uyandırması ve hızlı bir şekilde kitlesel duyguların tetiklenmesi çok kolay hale gelmiştir. Bu da, toplumsal yapıları büyük ölçüde değiştirmiştir.
Küresel medya, bireyleri hızlıca büyük topluluklarla birleştirir ve bir toplumsal olaya ortak bir duygu ile tepki verme biçimi oluşturur. Bu durum, Freud’un kolektif bilinçaltı fikrinin, global medyanın etkisiyle nasıl evrildiğini gösterir. Bir sosyal medya olayının, bir ülke sınırlarını aşarak küresel çapta bir kitle hareketine dönüşmesi, Freud’un kitle psikolojisinin modern toplumda geçerliliğini kanıtlar niteliktedir.
Freud’un Kitle Psikolojisi teorisi, günümüz toplumlarında hala güçlü bir şekilde varlığını sürdürmektedir. Dijital medya ve küreselleşen toplumsal dinamikler, bireylerin kitlelerle etkileşimde bulunma biçimlerini şekillendirmekte ve kitle psikolojisini daha karmaşık hale getirmektedir. Özellikle toplumsal hareketler, popülizm, lider figürleri ve kitlesel iletişim araçları Freud’un teorilerinin günümüz toplumsal yapılarındaki etkisini gözler önüne seriyor. Freud’un kitle psikolojisi, bu dinamikleri anlamamıza yardımcı olan önemli bir teorik çerçeve sunmaktadır.