Çeşitli şiddet tipleri arasındaki ayrım, onlara yol açan bilinç dışı dürtüler arasındaki ayrımı temel alır.
Carl Jung, kimliğimizin ayrılmaz bir parçası olan, içsel ruhumuzun gizli, bastırılmış yönlerini tanımlamak için ‘gölge’ terimini kullanmıştır.
"Persona" kelimesi, aslında oyuncuların oynadıkları rolleri tasvir etmek için taktıkları tiyatro maskelerini ifade eder. Carl Jung'un ruh modelinde persona, egomuz ve toplum arasında yer alır.
Freud'un psikoseksüel teorisi, kişiliğin farklı erojen bölgeler etrafında şekillenen bir dizi aşamadan geçerek geliştiğini öne sürer. Bu aşamaların her biri -oral, anal, fallik, latent ve genital- çocuğun gelişiminde önemli bir dönemi temsil eder. Freud, bu aşamalarda çözülmemiş çatışmaların yetişkinlikte kişilik sorunlarına yol açabileceğine inanıyordu.
İd, Ego ve Süperego, Freud'un psikanalitik teorisinin bileşenleridir. İd, anında tatmin arayışındaki temel içgüdülerimizi ve arzularımızı temsil eder.
Sigmund Freud, bilinçli ve bilinçdışı zihin fikrini tam olarak icat etmemiş olsa da, bu fikrin popülerleşmesinden kesinlikle sorumluydu ve bu, psikolojiye yaptığı en önemli katkılardan biriydi.